top of page
Yazarın fotoğrafıSuzan Meto

Arka Sokaklarda Tiyatro Olmalı*

Güncelleme tarihi: 3 Oca

Sanat Yaşamında yarım asrı geride bırakan usta oyuncu, yönetmen Haldun Dormen, MedYapım Akademi ile yeni oyuncular yetiştiriyor.

 


Gösteri dünyasına yeni yetenekler kazandırmak amacıyla Fatih Aksoy ve Haldun Dormen tarafından 2006 itibari ile eğitim vermeye başlayan MedYapım Akademi’nin kapısını çalıyoruz. Kapı aralığından, kendilerini role kaptırıp şarkı söyleyenlerin, repliklerini çalışan öğrencilerin şenlendirdiği bir akademi görüyoruz. Herkesin yüzünde sadece onların anladığı bir aşk var. Şimdi bu coşkunun ateşini her daim içide taze tutan yılların tiyatro ustası Haldun Dormen karşımızda.

 

1928 Mersin doğumlu olan Haldun Dormen, ortaokul eğitimini Galatasaray Lisesi’nde tamamladıktan sonra, lise eğitimine Robert Koleji’nde devam etti. Ailesini desteği ile Yale Üniversitesi’nde tiyatro eğitimini sürdürürken Serenac Lake adında ufak bir tiyatro kurarak, Amerika’da tiyatro kuran ilk Türk oldu. İşin mutfağı dediği Serenac Lake ve eğitimini tamamladığı Yale’den sonra Türkiye’ye geri döndü İstanbul’a geri döndüğünde Muhsin Ertuğrul yönetimindeki Küçük Sahne’ye girerek “Cinayet Var" adlı oyundaki dedektif rolüyle ilk kez seyirci karşısına çıktı. Bir buçuk yıl Muhsin Ertuğrul ile çalıştıktan ve oyunculuğua dair en güzel deneyimleri edindikten sonra Beyoğlu’nda 60 kişilik bir salonu olan “Cep Tiyatrosu"nu kurdu. 1957’de "Papaz Kaçtı" komedisi ile İstanbul’un Feriköy semtinde "Dormen Tiyatrosu"nu kurdu. Cep Tiyatrosu kadrosunda yer alan Erol Günaydın, Nisa Serezli, Metin Serezli, Erol Keskin gibi oyuncular, Dormen Tiyatrosu’nun kadrosunu oluşturdu. 1961’de ilk müzikal olarak bilinen “Sokak Kızı İrma" onun ilk göz ağrısıydı. 1966’da koşullar gereği sinemacılığa yönelen Dormen, aynı yıl “Bozuk Düzen”, 1967 yılında ise “Güzel Bir Gün İçin” filmlerini yönetti ve Altın Portakal Ödülleri’nin sahibi oldu.

 

1977’de televizyonun yaygınlaşması ve artan ekonomik sıkıntılardan dolayı tiyatroyu kapatmak zorunda kaldı. Dormen, 1977’den sonra televizyonculuk ve radyoculuk yaptı. Milliyet Gazetesi’nde 8 yıl boyunca gazeticilik yaptı. 1984 yılında Dormen Tiyatrosu yeniden perdelerini açtı. 2001 yılında yaşanan ekonomik kriz ve 17 Ağustos depremi sonrasında mevcut koşullar perdelerin yeniden kapanmasına sebep oldu. Günümüze kadar çeşitli televizyon programlar ve yönettiği oyunlar ile karşımıza çıkan Dormen, MedYapım Akademi’de tecrübesini tiyatroya gönül vermiş insanlarla paylaşıyor.

 

 

1950 yıllarında bir Türk olarak Yale Üniversitesi’ne gitmek nasıl bir duyguydu, neler hissettiniz?

Yale Ünivertsitesi’ne gitmiş olmak beni çok mutlu etti; çünkü dünyanın en önemli tiyatro okullarından biriydi. Yale Üniversitesi’ne gitmiş olmanın dışında bazı duygular var. Ailemin bu isteğimi onaylamış olması, babamın bana destek olması, tiyatro işine girmiş olmak benim için ayrıca bir önem taşıyordu.

 

O dönemin Amerika'sında bir Türk olarak hayat nasıldı?

İlk başta çok zordu, sonuçta 18 yaşında bir çocuktum. Ama kendimi çok çabuk adapte ettim. Hiçbir zaman Türkiye’den vazgeçmedim ama onların bir parçası gibi hissettim orada yaşadığım seneler boyunca.

 

Amerika’da kurmuş olduğunuz küçük yazlık bir tiytaro olan Serenac Lake’den bahseder misiniz?

Amerika’da arkadaşımla birlikte kurduğum bir yaz tiyatrosu. Yaz tiyatroları Amerika’da çok geçerli bir şey. Bütün gençler yaz tiyatrolarında çalışıyor. Orada yeteneklerini sağlamlaştırmaya uğraşıyorlar. Ben de Serenac Lake’de çok şey öğrendim. Baş aktörlüğünden, teknisyenliğine herşeyini yaptım. Bizim için işin mutfağıydı diyebiliriz.

 

Devlet Sanatçılığı ünvanınız hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Devlet sanatçısı ünvanına sahip olmak bana enteresan geliyor; çünkü benim yıllar önce almam gereken birşeydi. Çünkü Türkiye’yi tiyatro ile yurt dışında temsil eden, başarı kazanan ve oradaki büyük festivallerde, tiyatrolarda Türk tiyatrosunun kabul edilebilmesini sağlayan biriydim. O zamanlar vermediler, daha sonra verdiler.

 

MedYapım Akademi ile hitap ettiğiniz kitleyi anlatabilir misiniz?

Her kitleyi kapsıyor. 16 yaşında insanlar da var, 50 yaşında hanımlar, beyler de var. Bizim de farkımız bu. Her yaştan herkes içindeki o coşkuyu ifade edebilme şansına sahip. Böylesine bir yapı çok değişik ve güzel oldu. Kaynaştılar ve dost oldular. Beraber gezmelere çıkıyorlar.

 

Eğitim kadrosu nasıl belirlendi?

Eğitim kadromuzu ben kendi deneyimlerimden yola çıkarak, eğitimi yapacak olan, yapacağını en iyi şekilde uygulayabileceğini bildiğim insanlar arasından seçtim. Mesela Ali Altuğ, hem oyuncu hem de yönetmen. Murat Ovalı ile İstanbul Devlet Konservatuarı’nda yıllarca birlikte çalıştık. Oyuncu ve yönetmen kendisi de. Tijen Par, 20 yılı aşkın süredir İstanbul Devlet Konservatuarı ve Yeditepe Üniversitesi’nde diksiyon dersi vermektedir. Ayrcıa Yıldız Tunbul bünyemizde; kendisi çok iyi bir şan hocasıdır, Ankara Devlet Opera ve Balesi sanatçılarındandır. Nil Berkan ise yıllarca balerinlik yaptı. Şimdi ise muhteşem bir kareograf. O da Yıldız Tunbul gibi İstanbul Devlet Opera ve Balesi sanatçılarından. Bu insanlar tecrübeleriyle bilgilerini en iyi şekilde paylaşacaklarına inandığım insanlar.

 

MedYapım Akademi’de verilen eğitimlerin içeriklerinden bize bahsedebilir misiniz?

Oyunculuk, televizyon yapımcılığı, bireysel eğitimler, dans ve çocuklara yönelik derslerimiz var. Oyunculuk kursu ayrıca oyunculuğun yanısıra diksiyon genel kültür, doğaçlama, dans, müzikal, şan derslerini içeriyor. Televizyon yapımcılığı ise yapımcılık, yönetmenlik ve senaryo yazarlığı konuları ile öğrencilerini eğitmeyi hedefliyor. Ayrıca bireylere yönelik diksiyon ve şan eğitimi de veriliyor. Müzikal çalışmaların dışında dans dersleri de kurslara dahil.

 

Öğrencilerin aldıkları eğitim sırasında ve sonrasında kendilerine kattıkları nelerdir?

Bu okulda her türlü fırsatı değerlendirmelerini istiyoruz. Aktör yetiştiriyoruz. Dört ayda zaten mükemmel aktörler yetiştiremezsiniz. Biz bu 4 ayda insanlara ne yapmak istediklerini gösteriyoruz. Özgüven sağlıyoruz sonuçta bu insanlar sahneye çıkıp dans ediyorlar, şarkı söylüyorlar. Bu sanıldığı kadar kolay bir şey değil. Bu işte ne kadar ileri gidip gitmek istemediklerini anlamalarını sağlıyoruz. Bazı öğrencilerimize iş olanakları sağlıyoruz. En önemlisi kendi kararının sağlamlaştırmayı öğretiyoruz.

 

MedYapım Akademi öğrencilerinin sahneledikleri ilk oyun olan Kanlı Düğün’ün sahneleme aşaması ve sahneye konduğu süreçte neler hissettiniz?

2 aylık bir eğitimden sonra sergilemiş oldukları oyun görülmeye değerdi. Önümüzdeki Nisan ayında sergileyecekleri oyun bir müzikal. Hem şarkı söyleyecekler, hem dans edecekler. Biraz zorlu olacak ama başaracaklarına eminim.

 

Günümüz oyuncuları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Vallahi çok müthiş oyuncular var, çok hoşuma gidiyor, çok gurur duyuyorum. “Kara Sohbet”te rol alan Emre Kınay’ı çok beğeniyorum. Müthiş oyuncular, müthiş yönetmenler var. Eskiden birkaç kişi dışında bizi şaşırtan oyuncu çıkmıyordu. Ama şu anda müthiş bir gelişme var.

 

Tiyatro oyuncularının televizyon projelerinde yer almaları zaman zaman negatif eleştiri alırken, zaman zaman da bazı projelerin iyi olmasının yegane sebebinin kadrodaki oyuncuların tiyatrocu olmaları olarak lanse ediliyor. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Tiyatro oyuncularının televizyon programlarında yer almalarında bence hiçbir sakınca yok. Sonuçta para kazanmaları lazım. Ayrıca, projelerin başarılarını yer alan kadroya değil bütün unsurları ile ele almak lazım. Bir tek oyuncuda bitmiyor ki bu iş. Haksız mıyım?

 

Yıllarca sayısız oyun sahnelediniz ve farklı rollerde oynadınız. Hepsinin arasıda oynamayı en çok sevdiğiniz rol hangisiydi?

Aklıma ilk gelen 60’lı yıllarda oynadığım daha sonra 80’li yıllarda tekrar oynadığım "Şahane Züğürtler" oyunundaki Prens Mikael rolü. İlk başta bu rol için çok gençtim. Ama çok büyük başarı kazandı. Ben başarılı olmasam oyun da başarılı olamazdı. Oyun bittiği zaman çok sevdiğim bir insandan ayrılmış gibi hissediyordum.

 

Bugüne kadar oynamadığınız ama keşke oynasaydım dediğniz bir rol var mı?

Hiç düşünmedim. Ama gaddar bir Bizans İmparatoru'nu oynamak isterdim.

 

Size geleceğin oyuncularına, yönetmenlerine nasıl bir sahne bırakıyoruz?

Mücadele bırakıyoruz. Savaşın şekli değişse de onlar da bir şekilde mücadelenin içinde olacaklar. Tiyatrosuz yaşamın olmayacağını ve bunun için daha çok mücadele etmeleri gerektiğini anlamaları lazım. Ben tiyatrosuz bir yaşam düşünemiyorum. Almanya savaştan yenik çıktığında, başbakan hastahanelerin önünde mutlaka tiyatro kurulmasını söyledi. Ne kadar önemli olduğuna bakar mısınız? Onun için tiyatroların mutlaka kendini yaşatmaya devam etmesi lazım. Medyanın mutlaka bu desteğini vermesi lazım.

 

Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Gençlerin hayatına interaktif şeyler girdi. Kimisi dizilere merak sardı, o yüzden tiyatroya girmek istemiyoruz. Eskiden Beyoğlu, Broadway gibiydi. Seyirci şimdi resimlere bakıyor. Afişlerdeki resimlere bakıp oyuncuya göre tiyatro oyununa gidiyor. Artık set tiyatrolar var. Emre Kınay’ı Kadıköy’de arka sokaklarda bir sahnede izledim. İnşallah herşey yoluna girecek ve tiyatro eski günlerine dönecek. Ama bir taraftan özel tiyatrolan çıkması, arka sokaklarda ufak da olsa tiyatroların, sahnelerin olması inanılmaz güzel bir gelişme.

 

  • Bu söyleşi 2006 tarihinde gerçekleştirilmiş olup, akademi faaliyetlerine ilişkin detaylar güncel değildir.

8 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page